KEYFEKEDER RÜZGAR
Üstüme serpilip, dökülen bu koku hiç hesapta yoktu. Güneşin öğle sonrası sıcağında gölgeliğe sığınarak uzanmış; kafamdaki her fikri def eden, denizin rahatlatıcı küçük dalga sesiyle gevşemiş, her zamanki esintiyi bekleşe duruyordum. Derken, bütün sinirleri uyandıran bu rayiha. Zeytin ağacının kekiğe karışmış kokusu, vücudun denklemini alt üst ediyor. Beklenilen sakin bir esinti yerine esiveren bu rayihalı rüzgar hem sinirleri ayağa kaldırıp zindelik veriyor hem rahatlatıyor. Vücudum miskinliğinden sıyrılıyor. sanki uzun bir spordan sonra yorgun fakat zindeymişim gibi bir çırpıda bütün bir adayı dolanma enerjisi serpilmiş üstüme. Rayihalı bu rüzgarı bekleyen var mıydı? Gerçi rüzgar bu! Beklenilenle değil canı ne isterse onunla gelir!
Keyfekeder bu rüzgar, adada sürekli dolanır. Bazen saatli bazen saatsiz, bazen lodos bazen poyraz. İkisi de fırtınaya dönüştü mü bu adanın anakarayla bağlantısı kesilir. Zordur aslında, ada yaşantısı. Hem kendi içine kapalıdır hem de dışa açık olmalıdır. Hem tehlikelere açıktır; ondan kendi içine kapanır, hem de dışarıdaki gündelik yaşamın temposuna uyabilmek veya ticaret için dışarıyla temas, zorunludur.
Sularla çevrili bu kara parçasının, anakarayla ‘düzenli teması’ yaz aylarındadır; onun dışındaki temasına ‘olabildiğince düzenli’ diyelim. Şimdilerdeki ulaşımdan şikayet edenler varmış; siz eski halini bilmiyorsunuz demek. Haftada birkaç sefer yapılabiliyordu, şimdi günün belli saatlerinde seferler yapılabiliyor. Hatta havalanı yapıldı, Gökçeadalılar, çok mutlular ancak kış vakti uçak seferlerinin talep azlığından dolayı 'iptal edilir', endişesini taşıyorlar. Haklı bir endişe elbet.
İşte uğurlu deniz kıyısının başıboş keçisi, rüzgarın getirdiği kekik kokusunu, o da almış belli ki. Bu defa grupla değil pek bir 'tek başınalık'haliyle dolanıyor plajda. Didiklenecek ağaç yaprakları ve kurumuş çalılardan medet bulamayınca tek ümidi plajda atıştırılacak bir şeyler bulmak. Plajın günlük konar-göçer insanları yemek arayışına yardımcı oluyor arada.
Rüzgarlı adanın iki büyük barajı (bir de miniği var) sadece suda yaşayanlara değil karada yaşayanlara da hayat sunuyor.
Ada Alerjisi
İşte bunu duyan pek olmamıştır. Adada uzun süre vakit geçirenlerin başına gelebilir. Gelebilir diyorum çünkü herkes bu alerjiye yakalanmıyor. Mayısın sonu ile ağustosun ilk yarısına kadar süren özel bir alerji. Zeytin ve incir ağaçlarının çiçek açmasıyla oluştuğundan bahsediliyor. Bu alerjiyi ilk gören geçici süreli görevli doktorun ilk tespiti ise beni pek bir güldürmüştü: “bu, uyuzu, işaret ediyor”. Komik çünkü uyuz filan değil, evet uyuz gibi tatlı kaşınıyor ve vücudun en sıcak yerlerinde ilk baş gösteriyor! Başlangıçta küçük sivrisinek ısırığı gibiyken fındık büyüklüğüne erişebiliyor. Fakat uyuz değil, birden başlıyor ve adadan ayrılınca geçiyor. Hem herkeste görülmüyor hem de temasla geçmiyor. ‘Ada Alerjisi’ seçici demek, yanlış olmaz sanırım!
Ağustos böcekleri ege bölgesine has, daimi mesailerine, burada da devam ediyorlar. Ağustos böceklerinin sadece yaz aylarında yaşayıp ilk yağmurlarla patlayarak(!) öldüklerini öğrendiğimden beri o tek düze senfonilerine sabır göstermek gerektiğini düşünüyorum.
Kefalos’un kalabalığını görünce bir kaçış yeri daha bulduk: Kapıkaya plajı. Uğurlu’dan da sakin bu plaj. İki yol var buraya geliş için. Biri kefalos’un devamı olarak bütün bir kıyı boyunca devam etmelisiniz. İkinci yol adanın merkezinden Şahinkaya -Dereköy istikametine devam edin; büyük kaya dağlarının arasından geçin, sizi plaja varacak bir yol karşılayacak. Kapıkaya ismi iki kayalık dağın bir kapı gibi kıyıya varışta set görevi görmesinden gelmeli. İki kaya dağın arasından geçen yolun sonunda sakin denize varmak hoş!
Adaya deniz yoluyla gidiyor veya dönüyorsanız; arabalı feribotta, eli açık seyircilerin doyurduğu martıların, arabalının bıraktığı köpüklere eşlik ettiğini göreceksiniz. Meğer martılar ne hızlı uçarlar ve ne sıklıkla uçuş eksenlerini değiştirirlermiş. Bunu yeni öğrendim. Elimdeki basit dijital makinesiyle martıların hızını yakalamak çok zor oldu.
Keyif ehli rüzgarımız, şükür ki adadan ayrılırken bir fırtına koparmadı. Ada rüzgarı Kabatepe limanına yanaşırken bizi çam kokusuyla karşılayan Çanakkale’nin rüzgarına teslim etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder