ALIŞAMADIM GİTTİ!... "Genciz biz, delikanlı!
Aktif, dinamik, heyecanlı!..”Bu sözleri hatırlayabiliyor olmama şaşırıyorum. Çünkü bu sözler, bir zamanlar bir reklam cıngılındaki sözlerdi. Ne kadar başarılı ki bunca yıl sonra söylenişteki vurgusuyla bile hatırlayabiliyorum. Bir de plaja gittiğimde başka güneş yağlarının kokusuyla hatırladığım ‘eski bir güneş yağı’ reklamının melodisini ve sözlerini: “delial, deniz mevsiminde; delial, kızgın güneşte; delial, bronzlaşmak için ideal!” Seksenlerin sonuna denk gelen -benim ortaokul/lise dönemim- ülkenin tek televizyonu TRT’de yayınlanmış reklam cıngıllarının sözleri bunlar. Bir de sözü olmayan, tuhaf ünlemli seslenişi ve ‘muck’ sesli öpücükle güzel hanımların ve yakışıklı beylerin üstlerindeki dar streç jeanlerini gösterdiği Lee Cooper reklamını hatırlıyorum. Neydi onun ‘olmayan sözleri’: “uvvak uvvak.. muck muck muck. lee Cooper!” Bir zaman TRT bu reklamı yayınlamış; yanlış hatırlamıyorsam sonradan müstehcen bulup yayından kaldırmıştı. Fakat yayından kalkması, bu reklam cıngılının, o dönem için, oğlanların kızlara laf atma biçimine dönüşmesine engel olamamıştı. Müstehcen bulup yasak getirmek, demek ki gençliğe işlemiyor.

Nerden çıktı bu reklam cıngılı meselesi? Efendim bir süredir TV’de yayınlanan, erkekler için tıraş makinası (veya tıraş kremi) reklamı var. Her rastladığımda, bu reklama, elimde olmadan gülüyorum. Hangi reklama ve neden mi diyeceksiniz? İzlediğim reklamda, yakışıklı genç beyimiz(aynı zamanda evin direği genç bir babadır) baklavalı-bol kaslı vücuduyla göz dolduruyor. Fakat görseniz tıraş sonrası halini, pek bir acıyasınız gelir. Genç güzel karısı ve çocukları geniş mutfaklarında kahvaltı yapadururken; o yakışıklı baklavalı-bol kaslı vücutlu genç babamız, buzdolabını açarak başını buzluğa sokmuş, mutfaktaki kahvaltı yapan ailesini bile şaşırtmakta. Gel de gülme o görüntüye. Ya da aynı reklamın devamında, “tahrişe son” diyen ünlemli sesle, yakışıklı başka bir bey, büyük buz parçasına yüzünü dayayarak tıraş acısına son vermeye çalışıyor. Ve reklamın o ünlemli sesi, tüm erkeklere sesleniyor “yanmaya, tahrişe son!”. O görüntülerin ardından aklıma şu geliyor: noldu, eski “güçlü erkeklerin tıraş köpüğü” veya “adam gibi adamın tıraş bıçağı” ünlemli reklamlara? Anlaşılan güçlü adam imajı fiziken devam ediyor, ancak erkekler, artık tıraş olurken yüzlerindeki yanma, tahriş hissini itiraf mı etmek istiyorlar? Sahi aslında her gün tıraş olmak ne kadar yorucudur?

Her Allahın günü sabah gözünü açar açmaz, bir elde tıraş bıçağı, diğer elde traş köpüğü, muslukta ayarlanan ılık su, sabah telaşı içinde, yüzünü kesip biçmeden gri gölgeleri, birkaç saatliğine yok etmek gayreti, bir zaman sonra ne bezdirir adamı. Üstelik baksanıza, tıraş sonrası şikayetlerini artık dile getiriyorlar reklam aracılığıyla da olsa. Haklılar elbet. Ama bakımlı erkek imajı böyle gelmiş böyle gidiyor. Birkaç dakika süren tıraş için bir erkek ortalama ömrünün 3350 saatini yani 139 gününü harcıyormuş. Ve erkeklerin % 70'i ıslak tıraşı, tercih ediyormuş. Kuru tıraş nedir diyorsanız –ki ben ilk duyunca dedim- elektrikli tıraş makinasıyla yapılan tıraşmış efendim. Rastladığım bir blogda- blog tıraş ve parfümler üzerine- sık tıraş olan bir bey, kuru tıraşı, şöyle yorumluyor: “Tıraş makinesi. Su yok, sabun yok. Dolayısıyla nemlendirme, koruma da yok. Aksine yanma, tahriş, kuruma var. En kötüsü de herhangi bir keyif yok. Çalıştır, 10 dakika yüzünde giderek ısınan, gürültülü, rahatsızlık verici bir rendeyi gezdir ve tıraş olduğunu düşün. Hayat bu kadar tatsız olmamalı…Ancak gerçekler bu kadar tatlı değil. Elde edebileceğiniz en kötü ve tatsız tıraşı bu makineler sağlar. Kaçınız boyun altınızı bunlarla sinek kaydı yapabiliyorsunuz, eğer yapabiliyorsanız bunun için kaç dakika yüzünüzde gezdiriyorsunuz? Yaz sıcağında boynunuzda vızır vızır öten bir aleti 5 dakika sürtmek hoşunuza gidiyor mu? Bazı makineler ıslak, köpükle ya da jelle çalışabilse de bunlar ıslak tıraşın getirilerini sunmaktan çok uzak, boş taklitler yapan gereçler. Özetle kuru tıraşı bir daha anmamak üzere burada bırakıyoruz.O zaman ıslak tıraş; sulu, köpüklü olan bildiğimiz tıraş değil mi?”
Bu blog sahibi daha da öteye gidip farklı, gelenekselci ama okuyunca haklı bulunan fikirlerini sıralıyor: “Kaliteli tıraş, çeşitlilik, alınan keyif bunun getirileridir. Esası eskiye özlemdir. Marketten alacağınız paketlenmiş bir mach 3 ile 1850' den kalma antika bir usturanın elinize vereceği his, zihninizde yaratacağı düşünceler çok farklı olacaktır. O usturada birikmiş tarih, yaşanmışlıklar onu her elinize aldığınızda bir gizem olarak içinizi gıcıklayacaktır. Yüzünüzü sıcak köpükle kaplarken, dedenizin de aynı şekilde tıraş olmuş olduğunu bilmek bir tebessüm verecektir.Tabi bütün bunlar belirli bir yaşla gelecek. 20 yaşında birisi için bunlar çok derin konular olabilir ama olmayabilir de. Yaş attıkça kişisel gelişim ve karakter gelişiminiz de arttıkça eskiye olan özlem de artıyor. Bu da bakımlı, birikimli, görgülü, efendi bir insan olma isteği uyandırıyor ki, kaliteli ve has geleneksel tıraş ürünleri sizi buna bir nebze olsun yaklaştırıyorlar.”
Evet, bu arkadaş tıraş olmanın da bir keyif olduğundan bahsediyor. “en son askerde düzenli tıraş oluyordum. o vakitten beri ara ara tıraş olurum” diyenlerin veya her sabah tıraş olmaktan bezmiş o erkeklerin aksine anlatıyor tıraşı. Diyor ki “Neden benim için tıraş bir keyifken, size ızdırap geliyor? Hiç yöntemlerinizi düşündüğünüz mü? Kullandığınız ekipmanları gözden geçirdiniz mi? Babanız size temel tıraş bilgilerini öğretti mi? Düşününce eksiklikler yavaş yavaş ortaya çıkıyor değil mi? ..Günümüzde sosyal hayatın hayatımızdaki ufak zevklerden çalmasını bir yana bırakırsak, özünde erkek için tıraş, her zaman kişinin kendisiyle baş başa kaldığı, aklındakileri, düşünmeyi, dertlerini, tasalarını, üzüntülerini, sevinçlerini bırakıp o kısa süreç boyunca zihnini boşaltıp, adeta meditasyon yaparcasına kendini rahatlattığı bir eylem olmuştur. Tıraşın iki aşaması vardır, birincisi zorunlu olan sakallardan arınma eylemi, ikincisi bu eylemi uygularken alınan haz.”
Blog sahibi arkadaşın bu sözleri, internette rastladığım eski bir reklama çağrışım yaptı. Perma sharp’ın şimdi izlendiğinde güldürecek o eski siyah beyaz reklamı ne diyor: “erkek: tıraş olur…erkek, merttir; erkek, arkadaştır erkek sevgilidir ve erkek tıraş olur.”(!)
Maço erkeğin görüntüsü nasıl olur?Bir ara maço erkek, kadınlar arasında pek muteberdi(!) Görüntüsünde kirli sakal hakim, yaz kış çoğunluk siyahlara bürünmüş beylerimizdi. O sıralar, ünlü oyunculardan sokaktaki adama kadar bu görüntüdeki beylere rastlanırdı. Sonra bunun yerine ‘metropol’ sıfatlı ayak tırnak törpüsüne kadar bakımlı beylerimiz belirdi. Bakımlı erkek deyince işi biraz abartan beylere hanımların ilgisi, giderek artıyor mu ne! Bir internet gazetesinin haberine göre öyle. İnternet gazetesinin yazılı yabancı ülkelerde yapılan araştırmanın sonucundan çıkan şu: ‘maço erkek sevdası’ndan hanımlar vazgeçiyor. Şöyleymiş : “ … Yapılan son araştırmalara göre kadınların maço erkeklere olan ilgisi sona ermek üzere. Bir zamanların en ilgi çeken özelliği olan "maçoluk" artık eskisi kadar da popüler değil. Efemine erkeklerin giderek kadınların gözdesi haline gelmesi de bu durumun en büyük kanıtı…Avusturalyalı araştırmacılar "Artan ekonomik kaygılar ve sıkıntılı zamanlar sebebiyle, zor günlerde sakin kalma isteği kadınları sakin erkeklere yönlendiriyor" derken, sağlık açısından kaygılı olan kadınların ise "maço" diye tabir edilen sert, maskülen erkeklere yöneldiğini söyledi. Bunun sebebi ise maskülenliğin, sağlıklı genlerin işareti olarak görülmesi.”
Alışamadım gitti! Biçimiyle her çeşidi olmasına rağmen alışamadım. Modern biçimli şu çenede yığılmışları, yüzün üçte ikisini kaplayan yuvarlak biçimlileri, çeneden aşağılara kadar seyrelerek sarkmışlıları, düzenli şekil verildiği halde fırsat bulamamaktan birkaç gündür serbest kalmış hissi veren ‘kirli’ sıfatlı olanları… bu kadar çeşitliliğe rağmen alışamadım gitti. “Sebebi, görsel alışkanlık seninkisinin” deseniz “tam doğru değil” derim. En sevdiğinize “şu yüzündeki fazlalıklardan kurtulsan daha iyi olmaz mı” dersiniz-elbet daha ince sözlerle- isteğiniz yerine getirildiğinde bir de bakarsınız ki bu yeni halini yadırgıyorsunuz. Sizin alışkanlıklarınızı- dolayısıyla tercihlerinizi- bilmem ama ben görselde sevdiğime sakalı yakıştırsam bile yanıbaşımda bir sakallının oluşundan hoşnutsuz oluyorum(!) Benim için ister usturayla olsun ister elektrikli traş makinasıyla olsun ister ‘kullan at’ veya ‘daha uzun kullan öyle at’ tıraş bıçağı olsun tıraş, her haliyle erkeği daha bakımlı gösteriyor.
Reklamların cıngıllarındaki sözler!Dedim ya, bu ‘tıraş’ konusu, pek bir güldüğüm ‘o buzdolaplı’ yeni tıraş reklamı yüzünden aklıma takıldı. Çocukluğumdaki o reklamların cıngıllarını ise kolaylıkla hatırlayabilmemi, Latife Tekin’in memleketi,‘şairlerinin yüzde sekseni reklam ajanslarında yazarlık yapan’ bir memleket oluşuna bağlarsak hele de yetmişler ve seksenlerde şairlerin ancak reklamcılıkla para kazanabildiklerini hesaba katarsak o yılların reklamlarındaki sözlerin bugüne, melodisiyle kalışına şaşmamalı. Acaba reklam sektöründe çalışan şairlerin sayısı, azaldığı için mi şimdiki reklam sözlerinin ezberlenirliği düşük veya zor. Veya artık şairler mi azaldı?