YANIYORUM! "Bilmiyorum dönen kubbe mi su rengindedir
Yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır"
Fuzulî
Haydarpaşanın Ateşi“…yanıyorum, iskeletlerime kadar kavrularak, ateş almışım inliyorum kimseler duymuyor, insanlarım duymuyor, şu her gün başucumda yerini alan martı bile gökyüzünden sızıp, alçaktan alçaktan yanıma gelmiyor, gelemiyor.. ateş almışım, her an yanağını bana dayayan deniz, dalgasını bana savuramıyor, benden korkuyor… içimden geçen trenlerin yolcusu, insanlarım, yollarına koyulup yitip gidemeyecek artık, nefesime karışan içimdeki trenlerin dumanları değil küllerimin dumanı kalacak benden geriye. Yolcularım vardı ben de buluşan…

Rüzgarım ne tarafa eseceğini şaşırmış; üstümdeki ağırlığı hafifletmeye mi çalışıyor. Halbuki kulaklarım uğulduyor; gök gürültüsü gibi harlanmış içimdeki ateşin alevleri, hiçbir şey duymuyorum. Ah, rüzgarım neler söylüyorsun kim bilir sağır olmuşum, şu iki kara akbabanın yolunu şaşırtıp sen mi getirdin buralara; onlar nisanda göçmez miydi? Neden şimdi üstümdeler? İskeletlerim yanıyor, ne kalacak onlara; neden başımın üstümdeler, martılarımın yerine?
Kıyımdan bile uzaklaşıyor dalgalar; hani ya kara bataklar; bir görünüp bir kaybolduğunuz denizimizde, sefanız bitince; kanatlarınızı açıp biraz ötemde güneşlenmez miydiniz? Dalga kıranda sıralandığınız vakit selamlaşmaz mıydık? Hani ya şimdi çok uzağımdasınız; bir selamı fazla mı gördünüz şu vakit? Etrafımda hissettiğim bir tek vefakar rüzgarım; al şu başımdaki iki kara akbabayı, gökyüzünü mü pençelemişler, nereden çıktı bunlar; üstümde daireler çizmesinler artık, gönder onları sıcak ülkelerine gitsinler; benim ateşim bir beni yakıyor, onlarla ateşimi bile paylaşmam. Şimdi de başım mı dönüyor ne, içimden parçalar kopup dağılmaya başladı sanki, uzaklarda bir hüzzam mı çalıyor ne? Sabırsızlanmaya başladım; daha ötesi var mı korlanan bu alevlerin acaba?...