6 Nisan 2010

YILDIZSIZ AŞK, AŞKSIZ KİTAP OLUR MU?





YILDIZSIZ AŞK, AŞKSIZ KİTAP OLUR MU?
Ahh, Bir Yıldız Olsam!
Sizinle bir oyun oynayalım! Bakalım söyleyeceklerim size kimi çağrıştıracak?
İşte birincisi: “Chanell No: 5 veee sarışın bomba” , ikincisi : “Gilda ve Put The Blame on Mame" şarkısı eşliğinde yalnızca eldivenleriyle stiptiz yapan kızıl bomba”, üçüncüsü ise : “menekşe gözler" veya "mücevher ve aşkla,evlilik”.
İsterseniz birlikte cevaplayalım: birinci cevap, Marilyn Monroe; ikinci cevap, Rita Haywort, üçüncü cevap Elizabeth Taylor. Eğer bu isimleri siz de cevap olarak verdiyseniz Hollywood’un reklam ve imaj sistemi yıllar sonrasında bile hala etkili demektir.
Evet, bazı kelimeler, bize, görselliği yüksek,belli kelimelerle bütünleşmiş kişileri çağrıştırır. Onlar ve onların yaldızlı hayatı hala bizleri ilgilendirir, televizyonlarda, dergilerde hala onların fotoğrafları kullanılır. Onların aşkları, hala konuşulur, tartışılır. Hatta konu, onların aşkları ve evliliklerine gelince tartışma bile çıkar. "Kızıl Bomba" veya “Kapak Kızı Gilda” denince akla Rita Haywort gelir dedik ya; o yıllarda Amerikalılar nükleer denemeleri yaptıkları Bikini adasına atmış oldukları bombaya bile “Gilda” adını vermişti. Yani Rita’ya kızıl bomba demeleri boşa değil. Onun aşkları ve evlikleri de olay olurdu: yönetmen ve oyuncu Orson Welles ile evliliği o dönem için büyük sansasyon yaratmıştı. Hollywood’un ünlü kızıl güzeli ve dahi yönetmeninin evliliği, 1940’larda herkesi şaşırtmıştı. Evliliğin kısa süreceğine dair bahse girenler bile vardı. Zaten evlilikleri bir bahisle başlamıştı. Orson Welles arkadaşları ile 2000 dolarına bahse girerek Rita Hayworth’u tavlayacağını iddia etmişti. Welles 2000 doları kazandı kazanmasına ama evlilikleri sadece 5 yıl sürdü ve ayrıldılar. Ayrıldıktan sonra Rita, “bir dahi” ile evliliğin çok zor olduğunu herkese itiraf edecekti.



“Sarışın ilah” deyince akıllara çok sayıda Hollywood yıldızı gelir ama benim aklıma böbrek yetmezliğinden genç yaşta ölen; talihsiz yaşamıyla Jean Harlow gelir. Aslında başarılı bir dişçi baba ve Jean adındaki annenin kızı olarak dünyaya gelir. Ancak Jean adındaki annenin Hollywood tutkusu, dişçi kocasından ayrılıp beş yaşındakı kızıyla Hollywood’a yerleşmesine sebep olur ve orada ikinci evliliğini yapar. Jean Harlow,erken yaşta serpilmesine rağmen, hastalıklı bir çocukluk geçirir ve on altı yaşında okuldan ayrılıp evlenir. Ancak sinema kariyerine başlarken boşanmıştır bile. Ününü 19 yaşındayken oynadığı "Hell's Angels" filmiyle yakalar ve üst üste film çevirir.



Beyaz perdede Jean Harlow, Clark Gable ile iyi bir çift olur ve altı filmde birlikte rol alırlar. Dünya onu platin sarışın “vamp” olarak kabul eder. Başarısız birkaç evlilik daha yapar. Böbrek rahatsızlığından hayatını kaybettiğinde daha 26 yaşındadır ve arkadaşı Clark Gable onun ardından “Ünlü olmak istemiyordu, mutlu olmak istiyordu” der. 1930’ların sarışın divası Jean Harlow, kısa sinema kariyerinde çok sayıda film yapar. Jean Harlow’u kendine örnek alan Marilyn Monroe’yu da yine sarışınlığı ile hatırlarız elbet ama uçuşan beyaz elbise ve Chanell no:5 parfümü bir çoklarında Monroe çağrışımını daha güçlendirir.





‘Menekşe gözler’ deyince Elizabeth Taylor aklımıza gelir ya, siyah saçlarıyla tezat beyaz ten ve iri menekşe gözler o yıllarda milyonlarca erkeğin rüyasına girmiş olsa gerek. Eilzabeth Taylor, 1950’lerin yıldızıdır. Liz Taylor, pek çok kez aşık olur ve her aşık olduğu adamla da evlenir. Taylor, ilk evliliğini, 18 yaşındayken Nicky Hilton'la yapar. Nicky, Hilton otelleri sahibi Conrad Hilton Jr.’dır.Birkaç ay içinde biten bu evliliğin ardından 1952'de aktör Michael Wilding ile evlenen Taylor, bu evlilikle iki çocuk sahibi olur, dört yıl sonra da Wilding'den ayrılır. Boşandıktan bir gün sonra yine aşık olduğu Mike Todd ile evlenir ancak bu defa da kocasını bir uçak kazasında kaybeder. Taylor, kazadan altı ay sonra Todd'un arkadaşı Eddie Fischer ile evlenir. Aslında Liz Taylor, Mike Todd ile aşkını, “Hayatımda yaşadığım iki büyük aşktan biri” şeklinde anlatır. İkinci büyük aşkı, Richard Burton’dır. İki defa evlenip boşanan çiftin beraberlikleri çalkantılıdır. Sonuçta aşk dolu hayatına yedi boşanma ve sayısız aşk sığdıran Elizabeth Taylor, ilişkileri ve film anlaşmaları ile Hollywood’un "en çok sansasyon yaratan yıldız”ı olmuştur.

Her kadın, şımartılmayı sever. Kendisine prenses gibi davranılmasını ve kendisine bir film yıldızı gibi iltifat edilmesini bekler. Sevgililer Günü’nde reklamlardaki gibi pırlanta yüzük alamayan veya sevdiğine böylesine gösterişli bir hediye almayı istemeyen erkekler,ünlü film yıldızlarının parıltılı hayatlarını ve aşklarını anlatan bir kitap hediye etmesini önerebilirim. Kitap okumayı sevmese de her kadın böyle bir kitabı merakla okur. Mesela Marilyn Monroe’nun hayatının anlatıldığı “AHH MARİLYN” kitabı. Bu kitabı çeviren Turhan Feyizoğlu. Ozan Yayıncılık’tan çıkan kitap, bir biyografi kitabı ve Marilyn hakkında bilmediklerimizi, merak edebileceklerimizi anlatıyor. İletişim Yayınları’nın hazırladığı “AŞKLAR ve ÇİFTLER” kitap serisinin yedincisi, Hollywood'un sadece en gözde çifti değil, aynı zamanda ideal çifti sayılan Lauren Bacall-Humphrey Bogart’ın aşkını anlatıyor. Yazarı, Undo Hörner; çevirenler ise Hulki Demirel-Monika Demirel. Bu sinema kitaplarına, yazdığı şiirlerin yanı sıra sinema eleştirmenliği de yapmış olan Ülkü Tamer’in +1 Kitap’larınca yayınlanan “SİNEMA DEDİ Kİ…” kitabını da eklemek isterim.

“Benim Yazdığım Kahramanlar, Hep Mutlu Olacak!”

Bazı filmler veya kitaplar vardır ki kimimizin hayatında bir dönüm noktasını oluşturur. Önemli bir karar aşamasındayken kişi, öyle bir film izler veya kitap okur ki kararını artık kesin olarak vermiştir. Benim için ‘dönüm noktası kitab’ı, Camile Claudel’in hayatının anlatıldığı roman idi. Henüz yirmi yaşındaydım ve iktisat eğitimi alıyordum ama gönlümde edebiyat vardı. Ve Camile Claudel’in “kendisi olabilmek” ve bunun için istediği şeyi yapmak ; yani ‘çamuru veya mermeri heykele dönüştürmekte ki inadı, kararlılığı’, romanı bitirdiğimde beni çok etkilemişti. İnsan, hayatında bazı önemli kararlar almak zorunda kalabilir ve bu, risk anlamına gelebilir, ancak risksiz önemli kararlar alınamaz. Geçenlerde izlediğim Jane Austen’in hayatının anlatıldığı ‘Becoming Jane’ adlı film, bir zamanlar Claudel romanından nasıl etkilendiysem, beni başlangıçtaki o düşüncelerime götürdü. Denilir ki yazarlık sanıldığı gibi kolay değildir. Jane Austen , sadece zor şartlar altında ‘yazmak’taki inadından değil; yaşadığı dönemde kadın yazar olarak kendini kabul ettirmekte verdiği mücadele açısndan da önemlidir. Zaten o dönemde kadın yazarların ciddiye alınmaması sebebiyle kitaplarını, kendi ismiyle bastırmaz. Kitaplarının konusu, aşk olduğu için de çoğunluk tarafından uzunca bir zaman ciddiye alınmaz.

Onun hayatı, romanlarındaki kahramanlar gibi, taşrada geçer. .Jane Austen, 16 Aralık 1775'te İngiltere'nin Hampshire kentinde, bir manastır evinde dünyaya gelmiştir. Jane, kilise papazı olan George Austen ile Cassandra Austen çiftinin sekiz çocuğundan yedincisidir. Becoming Jane filminin bir sahnesinde Jane Austen, kızkardeşi Cassandra’ya: “…benim yazacağım romanlarda aşıklar, sonunda mutlu olacaklar!” der. Babası, papaz olmasına rağmen Jane,dini bir eğitim almaz. Genellikle evde ders alan yazar, babasının Jane’deki zekayı fark etmesiyle 1783 yılında Oxford'da, sonrasında ise Southampton'da eğitim görür. İlk olarak tiyatro oyunları kaleme alsa da daha sonraları romana yönelir. Romanlarının dili sade ve akışkandır. Taşra hayatını, ironiyle anlatır. Austen, romanlarında mülkiyet değişiminin aile içinde kaldığı ve yoksul aile kızlarının, varlıklı erkeklerle evlenerek statü değiştirmeye çalışmalarını ironiyle anlatır. Romanlarının baş karakterleri hep kadınlardır; bilgili ve zeki kadınlar. En ünlü romanı, birkaç defa filme alınan “Gurur ve Önyargı” dır. Bu romandaki Elizabeth karakteri aslında Jane Austen’dır. Bir kere nişanlanıp ayrıldığı ve bir daha evlenmediği bilinir. Jane Austen, ilk kitabını 1789’da babasının desteğiyle yayımlatır. Kısa süren hayatı boyunca altı roman yazar. Jane Austen 1817’de, henüz 41 yaşındayken ölür.
Sevgililer Günü için romantik sevgilinize romantik bir kitap hediye etmek isterseniz sonu mutlu biten Jane Austen kitaplarından birini seçebilirsiniz. Türkçeye çevrilen Austen romanlarından bazıları farklı isimlerle farklı yayınevlerince basılsa da sizi şaşırtmasın, her biri rağbet gören kitaplar arasında.